Özyeğin Üniversitesi, Çekmeköy Kampüsü Nişantepe Mahallesi Orman Sokak 34794 Çekmeköy İstanbul

Telefon : +90 (216) 564 90 00

Fax : +90 (216) 564 99 99

info@ozyegin.edu.tr

Mar 19, 2021

Basında ÖzÜ - Psikolojik Bozuklukların Nesiller Arası Aktarımında Bağlanmanın Rolü

Milliyet

Önceki yazımızda bağlanma ilişkisinin nesilden nesile nasıl aktarıldığına değinmiştik. Ancak kendi anne-babalarımızdan gördüklerimiz ve deneyimlediğimiz kadar anne ve baba olabileceğimizin altını çizmiştik. Şimdi erken dönem bağlanma ilişkisinin, psikolojik bozuklukların nesilden nesile aktarımındaki etkisi üstünde duracağız.

Psikolojik Bozuklukların Ortaya Çıkışı

Psikolojik bozuklukların ortaya çıkışında öncelikle genetik alt yapımızın önemi yadsınamaz. Araştırmalar her ne kadar genetik alt yapının yatkınlık oluşturabileceğine işaret etse de çoğu zaman çevresel faktörlerle psikolojik bozuklukların ortaya çıkabileceğine dikkat çekmektedir. Nesiller arası aktarımda bu kapsamda sadece genetik değil farklı açılardan değerlendirilmektedir. Örneğin, depresyonun oluşumuna genetik alt yapımız, bozuk nörodüzenleyici mekanizmamız (stres hormonlarının düzensizliği), annemizin olumsuz düşünceleri, atıfları, davranışları ve stresli yaşam koşulları zemin hazırlıyorlar. Biyolojik alt yapımız dışında listelenen diğer alanlarda bağlanma ilişkisinin kritik rol oynayabileceğini söyleyebiliriz. Şimdi anne ve çocuk örneklerimiz üzerinden ilerleyelim.

Ayşe, Zeynep ve Ali

Ayşe'nin ailesinde ciddi psikolojik sorunlar yaşamış bireyleri bulunuyor. Ayşe'nin genetik olarak bazı psikolojik sorunlara yatkın olduğunu söyleyebiliriz. Ama annesinin ona sağladığı güven ve huzur dolu ortam, olumsuz duygularıyla etkin baş edebilmesine destek oluyor. Ayşe daha kısa süre stresin etkisinde kalıyor. Hızla kendini toparlayabiliyor. Bunda, sorunlarından bunaldığı zamanlarda sevdiklerine ulaşıp, destek görebilmenin de payı büyük. Böylece genetik dezavantajını yaşamıyor. Diğer yandan, Zeynep ve Ali'nin de ailelerinde psikolojik sorunlar yaşamış bireyler var. Bu yüzden onlarda genetik olarak risk taşıyorlar. Zeynep'in annesi genelde kaygılı, çocuğunun ondan uzakta olmasından rahatsızlık duyuyor. En ufak bir sıkıntıda çaresiz kalıyor ve kendini toparlayamıyor. Bu yüzden Zeynep'e de zorluklarla nasıl baş edileceğini, kendisini nasıl rahatlatabileceğim, zor zamanlarda arkadaş desteğinin önemini gösterememiş. Zeynep de annesine benzer davranışlar gösteriyor ve genetik yatkınlığı olan psikolojik sorunların öncül belirtilerini göstermeye başlıyor. Odasından hiç çıkmıyor, çevresiyle etkileşime kolay kolay giremiyor, tedirginlik hissediyor. Diğer yandan, Ali'nin de farklı açılardan değerlendirilmektedir, annesiyle iletişimi olumlu ve sıcak değil. Zor beğenen, mükemmeliyetçi bir annesi var. Ali annesinden onay alabilmek ve kabul görmek için sorunlarını asla anlatmıyor. Duygusal olarak zorlandığını da belli etmiyor. Çevresinden destek istemiyor. Temelde annesiyle ilişkisinden öğrendikleri; yalnız başına ayakta durmak, kimseye güvenmemek ve duygularını açık etmemek. Dışarıdan hiç anlaşılmasa da annesinin beklediği gibi mükemmel olmak için Ali yoğun stres yaşıyor. Çoğu zaman sözleriyle anlatamadıklarını bedeni ağrılarla anlatmaya çalışıyor. Sık sık karnı ve başı ağrıyor. Yaşadığı bu stres genetik yatkınlığı ile onu gelecekte psikolojik sorunlara daha açık hale getiriyor.

Bağlanma ilişkisinde hep annebabaların özellikle de annelerin katkısına değindik. Ancak genetik alt yapımıza ek olarak doğuştan getirdiğimiz bazı özelliklerde anne-çocuk arasındaki etkileşimi şekillendirebiliyor. Bunların başında da mizaç geliyor.

Haftaya: Çocuğun mizacı ve bağlanma