Özyeğin Üniversitesi, Çekmeköy Kampüsü Nişantepe Mahallesi Orman Sokak 34794 Çekmeköy İstanbul

Telefon : +90 (216) 564 90 00

Fax : +90 (216) 564 99 99

info@ozyegin.edu.tr

Şub 11, 2022

Basında ÖzÜ - Resim Heykel Müzesi Bir Varoluş Öyküsü

Dünya

varoluş öyküsü kadar akıbetini kamunun endişeyle merak ettiği bir kurum:

resim ve heykel müzesi

"Resim Heykel Müzesi Bir Varoluş Öyküsü", Osmanlıdan Cumhuriyete uzanan sanat tarihimizin eşi benzeri olmayan, her geçen gün maddi, manevi kıymeti katlanan, son mekânı 5 No'lu antrepoda açılan "Serginin Sergisi II" ile yeniden gündeme gelen ilk ulusal müzemizin tarihini aydınlatıyor.

İletişim Yayınları'nın 2021 yılında birinci baskısını yaptığı "Resim Heykel Müzesi Bir Varoluş Öyküsü" kitabını halen Özyeğin Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi'nde öğretim üyesi olan sanat tarihçi, eleştirmen ve yazar Ayşe Hazal Köksal kaleme aldı. Editörlüğünü Ali Artun'un yaptığı sanat hayat dizisinden çıkan kitap, Köksal'ın Prof. Dr. Ayla Ödekan danışmanlığında tamamladığı "Sanat Kurumsallaşması Sürecinde İstanbul Resmi ve Heykel Müzesi" (2011) başlıklı doktora tezine ve bu bağlamda araştırmacı olarak bulunduğu Prof. Dr. Andrevv McClellan (Tufts Üniversitesi) ile sanat tarihi ve müze teorileri üzerine yaptığı çalışmalara dayanmakta. Kitap. Osmanlıdan Cumhuriyete uzanan sanat tarihimizin eşi benzeri olmayan, her geçen gün maddi, manevi kıymeti katlanan, son mekânı 5 No'lu antrepoda açılan "Serginin Sergisi II" ile yeniden gündeme gelen ilk ulusal müzemizin tarihini aydınlatıyor.

Köksal, "Önsöz'de bu çalışmaya başlaması nedenini özetle şöyle ifade ediyor; "İstanbul'da özel müzelerin ardı ardına açıldığı, müzayedelerde rekorlar kırıldığı, 70 yıla yakın bir süredir Beşiktaş'ta Veliaht Dairesi'nin kendine has mimarlığı içinde direnen Resim ve Heykel Müzesi yokmuş da, bir sanat müzesine sanki ilk defa kavuşulmuş gibi bir coşkunun yaşandığı günlerde (2005) neredeyse yok sayılan bu müzenin nasıl bir hayatı olduğunu anlamak, ömrü boyunca var ile yok arasında bir yerde kalmışlığının ardındaki nedenleri araştırmak istedim."

Müze'nin varoluş sürecindeki önemli eşikleri dokuz bölümde kronolojik olarak ortaya koyan kitap, sanat müzesine dair ilk tahayyüllerin ortaya çıktığı Osmanlı İmparatorluğu dönemiyle başlıyor. Bu bölümde. 1937'de açılan bu ulusal müzenin birikimleri, girişimleri, sanat müzesi üzerine müzakereleriyle yüz yıllık bir geçmiş sayesinde gerçekleştiğine, muhafaza etme ve toplama pratiğinin ise çok dalıa eski olduğuna dikkat çekiyor.

Köksal, sanat eserini tarihin muhafazası altına alan, ölümsüzleştiren, kabul ettiği her şeyi tecrit eden kütüphane gibi de olsa bu ölümsüzlük vaat eden, sanatın ve sanatçının en güçlü arzusuna, en büyük hayaline karşılık gelen sanat müzesinin temelini bürokrat, ressam ve arkeolog Osman Hamdi Bey'in (1842-1910). Müze-i Hümayunu imparatorluk müzesine dönüştürerek oryantalist doğu imgesini ters yüz ederek attığını anlatıyor.

Onun hemen yanı başında açtığı Sanayi-i Nefise Mektebi (1883) ile de müzeyi akademik eğitimin bir parçası kıldığının Cumhuriyete geçiş sürecine damga vuran sanatçıların yetişmesinin yolunu açan güzel sanatlar için müze tasarısını kardeşi Halil Edhem'in kararlılıkla sürdürdüğünün altını çiziyor. Paris sonrası yurda dönüp sanat eğitimi ve müze müzakerelerine katılan 1914 kuşağı ressamlarından Avni Lifij'in: "Estatizenin (his sanatının) tabloları, ressamların kitaplarıdır" görüşüne yer veriyor. Lifij'in yazarlara kütüphane nasıl hizmet ederse müze ve galeriler de ressamlara aynı suratle hizmet eder fikri günümüze kadar pratiğe yansımasa da hemen hemen tüm sanatçı ve yöneticiler tarafından savunulur. Bürokratik engellere, imkânsızlıklara ödeneksizliğe, tehlikelere rağmen Müze, ondan beslenen, "eserleri korumak kendimizi korumaktır" bilinciyle direnen, envanterini çıkaran akademiye şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine bağlı kaldı. Osmanlıdan Cumhuriyete klasik resim sanatının paha biçilmez örneklerine sahip olan müze 1937'den beri yuvası olan Dolmabahçe Veliaht Dairesi'nden Tophane'deki 5 No'lu antrepoya taşındı. Kitabın, Çöküş bölümünde bu süreç "Tarihinden Koparma Darbesi" başlığı altında anlatılıyor.

Köksal'ın tarihini değerlendirirken ifade ettiği gibi; "Varla Yok Arasındaki Resim ve Heykel Müzesi "nin yeni açılış süreci ise, Aralık 2021'de "Serginin Sergisi II"nin açılışı ile başlatıldı. MSGSÜ Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi, Eylül 2022 sonunda müzenin tamamen açılacağını duyurdu.

Galataport kentsel dönüşüm projesi içinde kalan antreponun düzenlenmesiyle ortaya çıkan modern yapıda açılan Serginin Sergisi II, Veliaht Dairesinde 1937 yılında açılan müzenin ilk sergisine gönderme olarak 2009'd a yapılan Serginin Sergisi'nin ufak tefek değişikliklerle tekrarı olduğu için bu başlığı taşıyor. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Danışma Kurulu Üyesi ve sergi küratörlerinden MSGSÜ Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof Dr. Zeynep İnankur'a bu kitabın Müze'nin varoluş sürecine nasıl bir katkısı olacağını sorduk:

"Ayşe Köksal'ın doktora tezinden yola çıkarak yazdığı Resim Heykel Müzesi kitabı içerdiği arşiv ve sözlü tarih çalışmaları ve zengin kaynakçası ile bugüne kadar Müze hakkında yapılmış en kapsamlı çalışmadır.

İstanbul Resim Heykel Müzesi'nin yaşam öyküsünü okurken Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin neredeyse yarım asırlık bir üyesi olarak yakinen şahit olduğum süreçleri bir kere daha hatırladım, büyük umutlarla başladığımız her çabanın bir hayal kırıklığıyla sonuçlandığı günler gözümün önüne geldi.

Köksal'ın kitabında müzenin varlığını sürdürebilmek için yaptığı mücadeleyi, karşılaştığı türlü engellemelere rağmen sahip olduğu koleksiyonu bugüne kadar nasıl koruyup getirdiğini görüyoruz

Müzenin geleceği artık bilinmezliklerle dolu değil, o şimdi yeni mekânında Köksal'ın sonsözünde yazdığı gibi kamusal varlığını yeniden yaratıyor."